İlk yaratılan insan Adem aleyhisselam'a bütün bilgiler verilmiş ve soyuna intikal etmiş.Allah Adem aleyhisselama İlk öğrettiği şey eşyanın isimlerinin tamamını öğretti. Onların ne olduğu niçin yaratıldığını ,gayesini onları Yaratan Rabbi tarafından öğretilmiştir..Eşyanın ismi ile zihnindeki bilgi ile bir araya getirdiğinde bilgi sahibi oldu. Allah'ın indirdiği ayetlerle ,yarattığı ayetleri birlikte okumaktır. Derlerki ilk yazıyı sümerler bulmuş Eşyanın bilgisi ve ilk kalem ile adem aleyhisselam yazmayı öğrenmiş.Adem aleyhisselam ilk öğrendiği tabiat ayetleridir tüm insanlığın öğrendiği ilk bilgi tabiat ayetleridir.
Alak 96 /4 Ki O, kalem ile öğretti. الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ Elleziy ´alleme bilkale Alak 96 / 5 İnsana bilmediği şeyleri öğretti. عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ Allemel´insane ma lem ya´lem
Rahman süresi 55/1-4 1- Rahmân,, 2- Kur’an’ı öğretti.- 3. İnsanı yarattı. 4. Ona beyanı öğretti.
Kalem Öğrenme de nasıl niçin zihinlerdeki sorulara cevap bulmada tüm araçların kullanılmasını. öğretilmekte kalem mecazen ve hakkiki mana da eğitim-öğretim aracıdır ( allemle ) bir şeyi ilk defa öğretti demektir. İlk inen sürelerde kalem kelimesi geçiyor Yüce Allah öğretendir. kaynakları yazılı ve görsel ve tüm donanımlar bilgiye ulaşmayı öğretmesidir.
Bakara 2/31 Allah, Âdem’e bütün isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ ﴾أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn.
İLAHİ BİLGİLENDİRME KODLARI KURAN/ KIRAAT/ OKU
KURAN KERİM SÖZLÜK ANLAMI :Kaynağı Yüce Allah, getiren Cebrail (as), tebliğcisi Hz. Muhammed, muhatabı bütün insanlık, misyonu insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartan insanoğluna gönderdiği son ilahı kitaptır.
İsra 17/88 De ki: 'Andolsun, insanlar ve cinler şu Kur'an'ın bir benzerini getirmek için toplansalar ve birbirlerine yardımcı da olsalar onun bir benzerini getiremezler.' قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا Kul le inictemeatil insu vel cinnu alâ en ye’tû bi misli hâzâl kur’âni lâ ye’tûne bi mislihî ve lev kâne ba’duhum li ba’dın zahîrâ(zahîren).
KURAN ARAPÇA ANLAMI :Arapçada,ق-ر-أ . Kıraat /okumak filinden türemiştir. Harflerin, kelimelerin bir araya getirilmesi ,toplanması ile çok okunan metin anlamındadır.Kıraat ve kur’an kelimelerinin aslı toplamak anlamındadır. Topladığın her şeyi kıraat etmiş olursun. Kur'an' kendinden önceki kitapların meyvesini kendisinde cem edip, topladığı için adına Kuran denmiştir. Kur’an, cem’ etmek Onu (zihinlerde yerleştirerek bir araya getirmek ve ayetleri ve sureleri okunan bir mesaj olarak birleştirmektir) Kur’an mesajından alınan sözleri veya düşünceleri , yüksek sesle olsun veya olmasın, ama anlamak niyetiyle bilinçli olarak zihne nakşetmeyi ifade eder
İkra = İkra sözcüğü, karae fiilinin emir kipidir. Arapçada oku kelimesi üç farklı anlamda kullanıldığı. Türkçede sadece oku'ma fiili karşılamaktadır Arapçada geçen üç farklı okuma anlamı ise Tilavet - Tertil -Kıraat' okumada nasıl okunmasını bize anlatmaktadır .Okuma eylemi Yaparken zihnin bilgi kirliliğinden arınmış saf duru bir okumada. bunlardan Biri olmazsa okumada eksiklik olur 1-Kıraat :Toplamak, cem etmek, bir araya getirmek demektir..Zihnin Kalbin okumasıdır 2-Tertil : Acele etmeden, Bir metni yavaş yavaş, dura dura, anlayarak, en uygun düzen içinde sindirerek bir araya getirmek anlamına gelir.
3-Tilavet/Utlu : Dilin okumasıdır Kuran'ın hükmü, tilavet etmektir. bilgiyi hayata aktarması gereğini yapmak, takip etmek nakletme, lafızları arka arkaya dizmek, tekrar etmek, anlamlarına gelmektedir.sesli telaffuzudur
Kıraat kelimesinin tarihsel sürec içinde geldiği anlamlar a--Bu kelime önceleri devenin gebe kalmasını ifade etmek üzere deyim olarak kullanılmıştır. Devenin rahmi cenini toplamaktadır. Bu, bütün canlıların gebe kalmalarını anlatan bir deyimdir. Bu kelime aynı zamanda Bakara 2/228 ayette kadının hayız ve temizlik halini bir araya getirmek için kullanılmıştır. Bu şekilde bir birinden bağımsız duran şeyleri bir araya getirmek, anlamı verilen bu kelimenin kırâat ya da aynı kökten '' kur' kelimesi çoğul olarak kullanılmıştır b-Ka-ra-e fiilinin ulaştır,söyle anlamında kullanımıda vardır.Bir kişi hocası Kur’an okutduğu zaman falanca beni okuttu” der. Çünkü hocası ona bunları ulaştırmıştır.Hz. Peygamber’e (s.a.) kendisine okunan Kur’an’ı başkasına okuyup ulaştırmıştır. Böylelikle ilk gelen “ikra” emrinde: “(Sana vahyedileni insanlara) ulaştır” anlamı da mevcuttur. c-Ka-ra-e okumak, fiilinin aynı zamanda anlama ve kavramayı da beraberinde ka'ratü ben okudum dediğinde kavradım anladım okumanın hayata dönük bir anlamının da bulunduğunu göstermektedir. Allah son nebi olarak şeçtiği Muhammed aleyhisselam'a ilk emri oku olmuştur
Kur'an okuma eylemine ilk başlangıc Allah'a sığınmaktır Kur'ân okumaktan faydalanmak için ilk önce şeytandan Allah'a sığınma emrini kurana göre zihin temizliği ile kalb ile yapılan bir iştir. Nahl 16/ 98 Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın! فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ Fe izâ kare’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).
Bilginin kaynağı gücü Yüce Allah'tır Bakara 2/ 32 Dediler ki :Sen Subhan'sın .“Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka ,bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Şüphesiz sen El alim'sin , gizli /açık eşşiz benzersiz herşeyi bilensin. El Hakim'sin tek hüküm sahibi sensin, verdiğin kararlar , hükümler doğrudur .Her yaptığında mutlaka hikmetle yapansın.! قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu).
İsra 17/106 Ve Kur’ân’ı, Biz onu insanlara ağır ağır öğrenip öğretesin diye parça parça ayırdık ve Biz onu indirdikçe indirdik! وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزيلاً Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ.
Feraknâ: Bölümlere ,kısımlara , ayırıp inceliklerni özümseyerek ve açıklaman beyan etmen gibi anlamlara sahiptir Litakra’ahû:Onu okuman için kinaye Kitap öğrenmek ve öğretmek için okunur , Muksin : ağır ağı,yavaş yavaş anlayıncaya kadar uzun sürede okuma
Bilmediklerinizi bildirecek bir elçi göndermiştir.
Bakara 2/ 151Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).
Yunus 10/15 Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar: 'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir' derler. De ki: 'Benim onu kendiliğimden değiştirmem sözkonusu olamaz. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben, Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.' وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilhu, kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye, innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm
Kehf 18/110 De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın." قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا Kul innema ene beşerum mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahid fe men kane yercu likae rabbihı felya´mel amelen salihav ve la yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada
Yunus 10/16 De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. e fe lâ ta'kilûn ↔Siz “yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" قُل لَّوْ شَاء اللّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَدْرَاكُم بِهِ فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِّن قَبْلِهِ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ Kul lev şâallâhu mâ televtuhû aleykum ve lâ edrâkum bihî, fe kad lebistu fîkum umuran min kablihî, e fe lâ
Ankebut Süresi : 29/ 48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı. بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الظَّالِمُونَ Ve ma künte tetlu min kablihi min kitabiv ve la tehuttuhu bi yemınike izel lertabel mübtılun
Şura Süresi : 42/52. Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedri mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym
Neml 27/92 Ve ben, Kur'ân'ı insanlara okuyup ulaştırmakla da emrolundum. Artık Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendisi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, O zaman De ki .Ben sadece bir uyarıcılardanım ! وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ Ve en etluvel kur’ân, fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn
Maide Süresi : 5/,67. Ey Rasul , Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez. يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ Ya eyyüher rasulü belliğ ma ünzile ileyke mir rabbik ve il lem tef´al fe ma bellağte risaleteh vallahü ya´sımüke minen nas innellahe la yehdil kavmel kafirun
Okumayı layıkıyla yapmak için dinleyen kulaklarımızla,kalbimize işittirmek için dinle ve susun
Araf 7/204 Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin. وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ okunuşu :Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn,
Fussilet 41/26 / İnkâr edenler: «Bu Kur'ânı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz» dediler. وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzâl kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn
İnsan Aceleci bir varlıktır Enbiya 21/37 İnsan, aceleci olarak yaratılmıştır. Benden acele istemeyin..Size ayetlerimi göstereceğim; خُلِقَ الْإِنسَانُ مِنْ عَجَلٍ سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ Hulikal insânu min acelin, se urîkum âyâtî fe lâ testa’cilûni. İsra 17/11 İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً Ve yed’ul insânu biş şerri duâehu bil hayr(hayri), ve kânel insânu acûlâ(acûlen).
Bu Kur'an kimlere öğüt olur Allah, bir şey söyler. Emreder, yasaklar, öğüt verir veya tavsiye eder. Bunun sonuçları hemen ortaya çıkmayabilir.Kuran'da okuduğumuz ayetler ve cevremizde içimizdeki ayetlerle bir süre sonra vaad ettiği ne varsa mutlaka ortaya çıkar, yani gerçekleşir. Doğru yolda mücadele eden insanlara vahyin anlaşılması ve gerçekleşmesi arasında geçen süreyi sabırla beklemelerini gerektiğini izah eden önemli bir nasihattir. Bu yüzden Kur’an’ın anlaşılma ya da gerçekleşme seyri ve zamanı konusunda acele edilmemelidir. Aklı selim yani ulul elbab sahibi insanlar doğru olanın gücünü bilirler.Gerçekleşme alanlarını görürler. Bu anlamda “Rabbim ilmimi arttır.” demek, vahyin sana öğrettikleriyle gösterdiği yolda acele etme sabırla yürüyerek zorluklara diren. Kuran ahlakıyla bütünleşecek Kur’an’ın yol göstericiliği ile aradığın sorulara cevap bulup hayırlı bir sona ulaşacaksın. Geleceğin, vahyin gösterdiği yolda şekilleneceğini delilleri sende göreceksin . Bekle!
Taha 20 /114 Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı okumakta acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de. فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا Fe teâlallâhul melikul hak ve lâ ta’cel bil kur’âni minn kabli eyyukdâ ileyke vahyuh ve kur rabbi zidnî ılma
Kehf 18/ 27 Rabbinin Kitabından sana vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka sığınılacak birini de bulamazsın. وَاتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِن كِتَابِ رَبِّكَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا Vetlu mâ ûhıye ileyke min kitâbi rabbike, lâ mubeddile li kelimâtihî ve len tecide min dûnihî multehadâ
Kasas 28/ 85 Kuran'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: 'Rabbim kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir.' إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَى مَعَادٍ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ مَن جَاء بِالْهُدَى وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ İnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ meâd(meâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin)
Öyleyse Bu Kur'an kimlere öğüt olur
Kaf 50 / 37 Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır. إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ İnne fî zâlike le zikrâ li men kâne lehu kalbun ev elkâs sem’a ve huve şehîdun.
Furkan 25/32 Yine o inkâr edenler dediler ki: «O Kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi ya!» Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle parça parça indirdik ve onu tane tane ayırarak okuduk. وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil kur’ânu, cumleten vâhideten, kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rattelnâhu tertîlâ
Müzemmil 73 /4 : Ya da bunu artır ve tane tane oku. زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا Ev zid ´aleyhi ve rettililkur´ane tertiylen.
Kendi Kitabını okunurken kendini temize çıkarmak için acele etme
Bu âyetlerde “toplanan şeyler”,mahşerde insanın sabıka kaydı olarak . kendi hayatında yapmış ve yapması gerekirken yapmamış olduğu şeylerdir. Diğer anlamda kuranın okunması zihninde ve hıfzında toplanması Allah tarafından kastedildiği söylenmiştir :
Kıyamet 75/16 Sakın acelecilik yaparak ona karşı dilini hareket ettirme/depretme لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî.
Kıyamet 75/17 Muhakkak ki O’nun toplanm ası ve okunması Bize aittir. إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ İnne´aleyna cem´ahu ve kur´anehu
Kıyamet 75/18 Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ Feiza kare´nahu fettebı´kur´anehu
Kıyamet 75/19 Sonra onu açıklamak da yalnızca bize düşer. ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ Summe inne aleynâ beyânehu.
İsra 17/ 14 Ona şöyle denir: 'Kitabını, oku. Bugün hesap gören olarak sana nefsin yeter. اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا İkra´ kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasiba
Sebe 34/ 43:Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, Dediler ki “Bu adam babalarınızın kulluk etmekte olduğunuz şeylerden sizi alıkoymak istiyor Bir de, “Bu uydurulmuş bir yalandır”dediler . Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, “Bu, ancak apaçık sihirden başka bir şey değil.” dediler. وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ وَقَالُوا مَا هَذَا إِلَّا إِفْكٌ مُّفْتَرًى وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlû mâ hâzâ illâ raculun yurîdu en yasuddekum ammâ kâne ya’budu âbâukum, ve kâlû mâ hâzâ illâ ifkun mufterâ(mufteran) ve kâlellezîne keferû lil hakkı lemmâ câehum in hâzâ illâ sihrun mubîn
Yunus 10/61 Hangi durumda bulunsan, Kur'ân'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız siz ona dalıp gitmişken, biz mutlaka sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde, ne de gökte zerre kadar Rabbinden gizli hiç bir şey kalmaz. Ve ondan daha büyüğü ve daha küçüğü yoktur ki, Kitab-ı Mübîn’de olmasın. وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ Ve ma tekunü fi şe´niv ve ma tetlu minhü min kur´aniv ve la ta´melune min amelin illa künna aleyküm şühuden iz tüfıdune fıh ve ma ya´zübü ar rabbike mim miskali zirratin fil erdı ve la fis semai ve la asğara min zalike ve la ekbera illa fı kitabim mubın
0 Yorumlar