ALLAH’ın Elçileri Peygamber Duaları





Rahman ve Rahim Olan Allah Adıyla

Peygamberlerin
Kur’an’da geçen duaları, Hz. İbrahim’in babası için ve Hz. Nuh’un oğlu
için ettikleri dua haricinde kabul edilmiş dualardır. Herhangi bir
peygambere ait olmayan ve mü’minlerin dilinden aktarılan dualar ise,
yüce rabbimizin mü’minlere, kendisine nasıl dua edileceğini öğrettiği
dualardır.

kul(قُلْ)“De ki” ile başlayan dualar, ise peygamberimiz Muhammed (a.s)’a öğretilen dualardır.

Araf
Suresi, 7/205
Hem Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek
olmayan bir sesle sabah akşam zikret ve sakın gāfillerden olma!
وَاذْكُر
رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ
الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn

Furkan 25/ 77 De
ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz
gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ

HZ. ADEM’iN DUASI

Araf 7/23
“Ey
Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik,eğer bizi bağışlamaz ve bize
rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz.”
قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

HZ. NUH’UN DUALARI

Kamer Suresi 54/, 10
Sonunda Rabbine dua etti: “Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al.”
فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ
Fe deâ rabbehû ennî maglûbun fentasır.

Nuh Suresi,71/ 26-Nuh: “Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.” dedi.
وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
Ve kâle nûhun rabbi lâ tezer alel ardı minel kâfirîne deyyârâ

Nuh Suresi,71/ 27 “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”
إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
İnneke in tezerhum yudıllû ıbâdeke ve lâ yelidû illâ fâciren keffârâ

Nuh Suresi,71/ 28-Rabbim!
Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden
erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini
arttır!»

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن
دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا
تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
Rabbigfirlî ve li vâlideyye
ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil mu’minîne vel
mu’minât(mu’minâti) ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ

Hud,11/ 45-
Nuh Rabbine seslendi: Dedi ki: “Rabbim, şüphesiz benim oğlum
ailemdendir ve Senin va’din de doğrusu haktır. Sen hakimler hakimisin.”
وَنَادَى نُوحٌ رَّبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابُنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ
Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemul hâkimîn(hâkimîne).

Hud,11/ 46
Dedi ki: “Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih
olmayan bir iş(yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden
isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.”
قَالَ
يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ
فَلاَ تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَن تَكُونَ
مِنَ الْجَاهِلِينَ
Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlik(ehlike),
innehu amelun gayru salih(salihin), fe lâ tes'elni mâ leyse leke bihî
ilm(ilmun), innî eızuke en tekûne minel câhilîn

Hud,11/ 47-Nuh
dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten
sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana
uğrayanlardan olurum!
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ

عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ
Kâle rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihî ilm(ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn

HZ.İBRAHİM’İN DUALARI

İbrahim Süresi 14 /40 -Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
Rabbic´alni mükıymes salati ve imn zürriyyetı rabbena ve tekabbel düa´

İbrahim Süresi 14 /41-Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla'
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ ﴿٤١
Rabbenağfir li ve li valideyye ve lil mü´minıne yevme yekumül hısab

Şuara 26/83 "Ey
Rabbim! Bana (doğruyla eğrinin ne olduğuna) hükmedebilme bilgi ve
yeteneğini bağışla ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn

Saffat 37/100-“Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Rabbi heb lî mines sâlihîn

Mümtehine 60/4
İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal
vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: «Biz sizden ve sizin Allah'tan
başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a
inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret
belirmiştir.» Yalnız İbrahim'in babasına: «Senin için mağfiret
dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye)
gücüm yetmez.» demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana
yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır.

قَدْ كَانَتْ
لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ
قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن
دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ
الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ
إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا
أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا
وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Kad kânet
lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meah(meahu), iz kâlû li
kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ
bikum, ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ
tû’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfirenne
leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn, rabbenâ aleyke tevekkelnâ
ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr(masîru).

Mümtehine 60/5
Rabbimiz! Bizi kâfirlere deneme konusu kılma, affet bizi. Çünkü Sen
Aziz ve Hakim’sin; mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibisin.”
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm

Bakara 2/127-
Hani
İbrahim ile İsmail, Kâbe'nin duvarlarını yükseltirlerken söyle dua
etmişlerdi; «Ey Rabbimiz, yaptığımızı kabul et hiç şüphesiz sen herşeyi
işiten ve bilensin.
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ
الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ
أَنتَالسَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu).

Bakara 2/128-“Rabbimiz!
Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş
bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi
kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli
olansın.”
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن
ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ
عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Rabbenâ vec’alnâ
muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ
menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm(rahîmu).

Bakara 2/129-Ey
Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak,
onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber
gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin
رَبَّنَا
وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ
وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ
العَزِيزُ الحَكِيمُ

Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum
yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim
inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)

İbrahm 14/37-Ey
Rabbimiz, ben âilemin bir bölümünü senin dokunulmaz evinin, Kâbe'nin
yanıbaşındaki bitkisiz, kıraç bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, bunu
namazı kılsınlar diye böyle yaptım. Buna göre insanlardan bir bölümünün
gönüllerinde onlara karşı özlem uyandır ve onlara rızık olarak çeşitli
meyvalar bağışla, umulur ki sana şükrederler.
الثَّمَرَاتِ
لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَرَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي
بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا
لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي
إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ
Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî
bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharremi rabbenâ li yukîmus
salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum mines
semerâti leallehum yeşkurûn(yeşkurûne).

İbrahm 14/38-Ey
Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da şüphesiz
bilirsin. Çünkü yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’lin(nu’linu), ve mâ yahfâ alallâhi min şey’infil ardı ve lâ fis semâ(semâi)

İbrahim 14/39-Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”

الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
Elhamdulillâhillezî vehebe lî alel kiberi ismâîle ve ishâk(ishâka), inne rabbî le semîud duâ(duâi).

HZ.LUT’UN DUASI

Ankebut 29/30
Lut dedi ki; «Rabb'im, şu bozgunculara karşı bana yardım et.»
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Kâle rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn

HZ. EYÜP’ÜN DUALARI
Sad 38/41 Kulumuz Eyyub'u da hatırla, o'nun Rabbine şöyle seslendiğini: "Şeytan bana (tam bir) bıkkınlık ve azap vermektedir!"
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ
Vezkur abdenâ eyyûb(eyyûbe), iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb

Enbiya 21/83 Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Ve eyyûbe iz nâdâ rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimîn(râhimîne).

Enbiya 21/84
Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa
gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir
ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha
vermiştik.
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ
وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا
وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ
Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min
durrin ve âteynâhu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındinâ ve
zikrâ lil âbidîn(âbidîne).

HZ.YAKUB’UN DUASI

Yusuf 12/86
Dedi ki: «Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim.»
قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilallâhi ve a’lemu inallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

HZ. YUSUF’UN DUALARI
Yusuf 12/33 Yûsuf,
“Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha
sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder
ve cahillerden olurum” dedi.
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ
إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي
كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ
الْجَاهِلِينَ
Kâle
rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ
tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne).

Yusuf 12/101
"Rabbim,
sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Olayların ve düşlerin
yorumundan bana bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim
dünyada da âhirette de Velî'm sensin. Beni müslüman/sana teslim olmuş
olarak öldür ve beni barışsever hayırlı kullar arasına kat."
رَبِّ
قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ
الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي
الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي
بِالصَّالِحِينَ
Rabbi kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min
te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd
dunyâ Vel âhıreh(âhıreti), teveffenî muslimen ve elhıknî bis
sâlihîn(sâlihîne)

HZ. ŞUAYB’IN DUASI


Araf 7/89
Allah, bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek
mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi
olmadıkça, sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir.
Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül
ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen
hükmedenlerin en hayırlısısın.”
قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ
كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا
وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ
رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا
رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ
الْفَاتِحِينَ
Kadiftereynâ alallâhi keziben in udnâ fî milletikum
ba’de iz necceynallâhu minhâ, ve mâ yekûnu lenâ en neûde fîhâ illâ en
yeşâallahu rabbunâ, vesia rabbunâ kulle şey’in ilmen, alallâhi
tevekkelnâ, rabbeneftah beynenâ ve beyne kavminâ bil hakkı ve ente
hayrul fâtihîn(fâtihîne).

HZ. MUSA’NIN DUALARI

Kasas 28/16

Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla
dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici
olan ancak O'dur.
قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Kâle rabbi innî zalemtu nefsî fâgfirlî fe gafera leh(lehu), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

Kasas 28/17 Musa, «Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım» dedi.
قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ
Kâle rabbi bimâ en’amte aleyye fe len ekûne zahîren lil mucrimîn(mucrimîne).

Kasas 28/21 Musa, korku içinde çevresini gözetleyerek şehirden çıktı. «Rabb'im! Beni şu zalim kavimdn kurtar.» dedi.
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Fe harece minhâ hâifen yeterakkabu, kâle rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Kasas 28/22
Medyen'e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi.
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ
Ve lemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle asâ rabbî en yehdiyenî sevâes sebîl(sebîli).

Kasas 28/33 Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum.
قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُون
Kâle rabbi innî kateltu minhum nefsen fe ehâfu en yaktulûn(yaktulûni).

Kasas 28/34 Kardeşim
Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir
yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında
bulunmalarından endişe ediyorum.
وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Ve ahî hârûnu huve efsahu minnî lisânen fe ersilhu maiye rid’en yusaddıkunî, innî ehâfu en yukezzibûn(yukezzibûni).اً

Taha 20/25
Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.”
Kâle rabbişrah lî sadrî. /قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي

Taha 20/26 İşimi bana kolaylaştır.
Ve yessir lî emrî. /وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي

Taha 20/27 'Dilimdeki düğümü çöz.'
Vahlul ukdeten min lisânî. /وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي

Taha 20/28 Böylece söyleyeceklerimi anlayabilsinler.
Yefkahû kavlî./يَفْقَهُوا قَوْلِي

Taha 20/29-ve bana yakınlarımın arasından yükümü paylaşacak bir yardımcı tayin et
وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي
Vec’al lî vezîren min ehlî.

Taha 20/30 Kardeşim Hârun'u.
Hârûne ahî. /هَارُونَ أَخِي

Taha 20/31'Beni onunla destekleyip güçlendir.'
Uşdud bihî ezrî. /اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي

Taha 20/32 “Onu işime ortak et.”
Ve eşrikhu fî emrî./وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي

Taha 20/34“Seni çok tespih edelim diye”,
Key nusebbihake kesîrâ(kesîren). /كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا

Taha 20/35 Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun.»
İnneke kunte binâ basîrâ(basîren) .إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا

Yunus 10/88
Ve Musa: "Ey Rabbim!" dedi, "gerçek şu ki, Sen Firavun ve onun
seçkinler çevresine dünya hayatında görkem ve zenginlik verdin; öyle ki,
bunun sonucu olarak onlar da, ey Rabbim, (başkalarını) Senin yolundan
çeviriyorlar! Ey Rabbimiz, öyleyse artık onların zenginliklerini silip
yok et, (ve böylece) kalplerini katılaştır; çünkü çetin azabı görmedikçe
inanmayacaklar!"
وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ
فِرْعَوْنَ وَمَلأهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ
وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ
الْعَذَابَ الأَلِيمَ
Ve kâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir’avne
ve melâhu zîneten ve emvâlen fîl hayâtid dunyâ rabbenâ li yudıllû an
sebîlik(sebîlike), rabbenatmis alâ emvâlihim veşdud alâ kulûbihim fe lâ
yu’minû hattâ yerevul azâbel elîm(elîme)

Yunus 10/89(Allah:)
"Bu dileğiniz kabul olundu" dedi, "öyleyse, siz ikiniz dosdoğru yolda
sabır ve sebatla devam edin ve (doğru nedir, eğri nedir) bilmeyenlerin
yolunu izlemeyin!"
قَالَ قَدْ أُجِيبَت دَّعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلاَ تَتَّبِعَآنِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ
Kâle kad ucîbet da’vetukumâ festekîmâ ve lâ tettebi ânni sebîlellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Ara 7/143

Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O'nunla konuşunca: "Rabbim,
bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu
dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin."
Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Musa bayılarak yere
düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve
ben iman edenlerin ilkiyim" dedi

وَلَمَّا جَاء مُوسَى
لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ
قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ
مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ
جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ
تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Ve lemmâ câe mûsâ
li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk(ileyke),
kâle len terânî ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarre mekânehu fe
sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra
mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul
mu’minîn(mu’minîne).

Araf 7/155 Mûsâ, kavminden,
belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı
yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de
bundan önce helâk ederdin. Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin
işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin? Bu, sırf senin bir
imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de
doğruya iletirsin. Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize
acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın” dedi.
وَاخْتَارَ مُوسَى
قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ
الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ
أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ
فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ
وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ
Vahtâra
mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu
kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ
feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudıllu bihâ men
teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente
hayrûl gâfirîn(gâfirîne)

Araf 7/156 Bizim için
bu dünyada da, ahirette de iyi ve güzel olanı yaz. Bak işte, pişmanlık
içinde Sana yöneldik!" (Allah) şöyle karşılık verdi: "Azabıma dilediğim
kimseyi uğratabilirim, ama rahmetim her şeyi kuşatır, bunun içindir ki
onu Bana karşı sorumluluk bilincine sahip olan, arınmak için verilmesi
gerekeni veren ve ayetlerimize inanan kimselere pay olarak ayıracağım;
وَاكْتُبْ
لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا
إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ
كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ
الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Vektub lenâ fî
hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk(ileyke), kâle
azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’(şey’in), fe se
ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ
yu’minûn(yu’minûne).

HZ. SÜLEYMAN’IN DUALARI


Neml süresi 27/19

(Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim,
bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih
bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına
kat."
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ
أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى
وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ
فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ

Sad 38/35
"Rabbim!" demişti, "Günahlarımı affet, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; çünkü sen lütuf sahibisin!"
قَالَ
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ
بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابKâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ
yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu).

HZ. ZEKERİYA’NIN DUALARI 


Meryem 19/3 Hani o, ta içinden Rabbine seslenerek
إِذْ نَادَى رَبَّهُ نِدَاء خَفِيًّا
İz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ(hafiyyen).

Meryem 19/ 4

Şöyle demişti: «Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki)
benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi
tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım.»
قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا
Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen)

Meryem 19/ 5

"Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim
karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı
armağan et."
وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِن وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا
Ve innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimreetî âkıran feheb lî min ledunke veliyyâ(veliyyen).

Meryem 19/6
Ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirascı olsun. Rabbim, onu sen rızana kavuştur.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً
إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ(radıyyen).

Aliimran 3/38
Aynı yerde Zekeriya Rabbine yalvardı: "Ey Rabbim! Rahmetinle bana güzel bir zürriyet bağışla; zira Sen, her yakarışı duyarsın."
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَا

Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh(rabbehu), kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh(tayyibeten), inneke semîud duâ’(duâi).

Enbiya 21/89 Ve
Zekeriya(yı da an ki o'nu da böyle kurtarmıştık;) hani, o da Rabbine
seslenerek: "Ey Rabbim!" demişti, "Beni çocuksuz bırakma; fakat, (beni
varissiz bıraksan bile, biliyorum ki) herkes göçüp gittikten sonra
kalıcı olan biricik varlık Sensin!"
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
Ve zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisîn(vârisîne).

Enbiya 21/90
Onun
duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de
doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı,
umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi
فَاسْتَجَبْنَا
لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ
كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا
وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ
Festecebnâ leh(lehu), ve vehebnâ lehu
yahyâ ve aslahnâ lehu zevceh(zevcehu), innehum kânû yusâriûne fil
hayrâti ve yed’ûnenâ regaben ve rehebâ(reheben), ve kânû lenâ
hâşiîn(hâşiîne).

HZ. YUNUS’UN DUASI
Enbiya 21/87
Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de
kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde,
“Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben
gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.

وَذَا
النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ
فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ
إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe
zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente
subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne).

HZ. İSA’NIN DUALARI

Maide 5/114
Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap
verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara
helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine
kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz
kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size
helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği
boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.

قَالَ
عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً
مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً
مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Kâle îsebnu
meryemellâhumme rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ
îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten mink(minke), verzuknâ ve ente
hayrur râzikîn(râzikîne).

Maide 5/116 Allah: "Ey
Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki ilah
edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım
olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka
sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı
bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen."

وَإِذْ
قَالَ اللّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ
اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَهَيْنِ مِن دُونِ اللّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا
يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ
فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي
نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

Ve iz
kâlellâhu yâ îsebne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye
ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ
leyse lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu)
ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente
allemul guyûb(guyûbi)

HZ.MUHAMMED (SAV)’İN DUALARI

Aliimran 3/26 De
ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve
dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini
alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç
yetirensin.”
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء
وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Kulillâhumme
mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen
teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel
hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Müminun Suresi, 23/97
-Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni).

Müminun Suresi, 23/98-Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım /Rabbim Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni)

Müminun Suresi, 23/118 De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).
İsra 17/80

Ey Rabbim, bir yere girerken oraya doğru olarak girmemi ve ve bir
yerden çıkarken oradan doğruluk ilkesine bağlı olarak çıkmamı nasip
eyle. Bana kendi katından destekleyici bir güç ver!
وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرً
Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).

Tevbe 9/129

Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir
ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Fe in tevellev fe kul hasbîyallâh(hasbîyallâhu), lâ ilâhe illâ hûv(hûve), aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).

Zümer 39/-46
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen
Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen
hüküm vereceksin."
قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ
عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Kulillâhumme fâtıras
semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike
fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).

Enbiya 21/112 Dedi
ki: "Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü
nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır."
قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
Kâle rabbıhkum bil hakk(hakkı), ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn(tasıfûne).

Felak süresi 113/5
1-De ki: «Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım,
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ/Kul eûzu bi rabbil felak(felakı).
2-Yarattığı şeylerin şerrinden,
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ /Min şerri mâ halak
3-Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ/Ve min şerri gâsikın izâ vekab
4-Ve düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ /Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad
5-Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ /Ve min şerri hâsidin izâ hased

Nas Süresi 114/6
1-De ki: "Sığınırım ben insanların Rabbine,
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ / Kul eûzu bi rabbin nâs
2-İnsanların malikine,
مَلِكِ النَّاسِ /Melikin nâs
3-İnsanların ilâhına,
إِلَهِ النَّاسِ/İlâhin nâs
4-O sinsi vesvesecinin şerrinden.
مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ / Min şerril vesvâsil hannâs
5-O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ /Ellezî yuvesvisu fî sudûrin

MU’MİNLERİN DUALARI

FATİHA 1/ 1.Bismillāhirahmānirahīm
Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla.
بسم الله الرحمن الرحيم
2.Hamd Alemlerin Rabbi'nedir.
الحمد لله رب العلمين
Elhamdü lillâhi rabbil'alemin.
3.O Rahmân ve Rahimdir,
الرحمن الرحيم
Errahmânir'rahim.
4.Din gününün ,sahibidir.
ملك يوم الدين
Mâliki yevmiddin.
5.Yanlız sana kulluk ederiz ve yanlız senden yardım dileriz.
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,
6.Bizi doğru isteyenin yol(un)a hidayet eyle.
اهدنا الصرط المستقيم
İhdinessırâtel müstakîm.
7.Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ
Sırâtallezîne en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.

Bakara 2/ 285
Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü,
Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. 'O'nun elçileri
arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik.
Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana'dır' dediler
آمَنَ
الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ
آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ
أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ
رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
okunuşu
Âmener resûlu bimâ
unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi
ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne
ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke
rabbenâ ve ileykel masîr(masîru).

Bakara-286-
Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı
iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur,
ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere
yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği
şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim
mevlamız(sahibimiz, efendimiz)sin! kafirler toplumuna karşı bize yardım
eyle!"
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا
كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن
نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا
كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ
تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا
وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ


yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet
rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ
ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ
lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente
mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)

Ali imran 7/191
Onlar,
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve
yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen
bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ
يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ
وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا
خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezîne
yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî
halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan),
subhâneke fekınâ azâben nâr


Ali imran 7/192"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur."
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeyteh(ahzeytehu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin).

Ali imran 7/193“Rabbimiz!
Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik,
hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört.
Canımızı iyilerle beraber al.”
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا
مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا
رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا
وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ
Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen
yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ
zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr(ebrâri).

Ahkaf 46/15 Biz
insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu zahmetle
taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi
otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erince ve kırk yaşına varınca:
'Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı
olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben
tövbe edip, sana teslim olanlardanım,' demelidir.
وَوَصَّيْنَا
الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا
وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى
إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ
أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى
وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي
ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Ve
vassaynel insâne bi vâlideyhi ihsânâ(ihsânen), hamelethu ummuhu kurhen
ve vadaathu kurhâ(kurhan), ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne
şehrâ(şehren), hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle
rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye
ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu
ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne).

Furkan 20/74
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı
olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl,"
diyenlerdir.
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ
أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا
لِلْمُتَّقِينَ إِمَامً
Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ(imâmen).


Haşr 59/10 Bunların
arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip
geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı
hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok
merhametlisin!
وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا
بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا
رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Vellezîne câû min ba’dihim
yekûlûne rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninellezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ
tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun
rahîm(rahîmun).


İsra Süresi 17/24.ayet Ey Rabbim! (Annem babam) beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et!
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).

Yorum Gönder

0 Yorumlar