AYETLERİN İNİŞ SEBEPLERİ VE OLAYLAR ALFABETİK SIRA













KURAN OKURKEN BESMELE ÇEKMEMİZİN SEBEBİ:


Allah (cc). Kur´an-ı kerimi okurken kendisine sığın­mamızı emretmektedir: «Haydi Kur´an okuduğun (okumak istediğin) zaman o koğulmuş şeytandan Allah´a sığın» (Nahl: 98).












DİNDEN DÖNEN SAHABİ:



Abdullah b. Sad b. Ebi Serh:

İbnu Abbas, "Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkâr edip, gönlünü kâfirliğe açanlara Allah katından bir gazab vardır, büyük azab da onlar içindir"(Nahl, 106) âyetindeki umumî hükümden şöyle bir istisna yapmıştır: "Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder." (Nahl, 110). 

Burada kastedilen Abdullah İbnu Ebi Sarh'tır. Bu zat, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın vahiy kâtibi idi. Şeytan onu şaşırttı. Kâfirlere katılmasına sebep oldu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Araya Hz. Osman girerek affını diledi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da onu affetti." (Nesâî, Tahrimu'd-Dem 15, 7/107)

Ayrıca, rivayete göre Peygamber efendimiz de onun affedildiğini ve iman etmesinin önceki günahlarını sildiğini bildirmiştir:

Hz. Osman, Peygamberimize (asm), “Babam, anam sana feda olsun! Anasının oğlu Abdullah'ın seni her görüşünde senden nasıl kaçtığını bir görseydin!" der. Peygamberimiz de (asm) gülümseyerek "Onun biatını almadım mı? Kendisine eman vermedim mi?" diye sorar.

Hz. Osman, "Evet yâ Rasûlallah! Fakat, o, Müslüman olduğu zaman işlediği suçun büyüklüğünü düşünüyor da, senin yüzüne bakmaktan utanıyor!" demesine karşılık, Peygamberimiz (asm):

"İslâmiyet kendinden önce işlenmiş olan kötülükleri siler!" buyurur.

Hz. Osman hemen dönüp bunu Abdullah b. Sa'd'a haber verir. (Vâkıdî, Megâzî, 2/ 856, 857)

Abdullah b. Sa'd, yeniden Müslüman olduktan sonra, İslâmiyet amelleri ile Müslümanlığını güzelleştirmiş; ölünceye kadar, kendisinde kötü bir tutum ve davranış görülmemiş (Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, 5/60) sadece hayır ve fazilet, iyi hallilik ve dindarlık görülmüş (İbn Hazm , Cevâmiu's-a're, s. 232) fitneden, daima kaçınır olmuş ve: "Ey Allah'ım! Benim en son amelimi sabah namazı yap!" diyerek dua etmiş durmuştur.

Bir gün, abdest alıp sabah namazına durmuş, birinci rekatta Fatiha ile Adiyât sûresini okumuş, ikinci rekatın sonunda sağ tarafına selam vermiş, sol tarafına selam verirken ruhunu teslim etmiştir. (bk. İbn Abdilberr, 3/ 920, İbn Esir, Usdu'l-gâbe,3/260, İbn Seyyid, Uyûn, 2/175,176)





Ben ne öğretip kendisi için yazdımsa, Muhammed yalnızca onu bilir, başka bir şey bilmez.’ ( Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’l Menakıb/25,c.4,s.181-182;Tecrid, hadis no:1477.










PEYGAMBERİN UHUD'DA YEMİN ETMESİ


Eğer bir kimseye ve bir topluma ceza verecekseniz, onların sizi cezalandırdıkları gibi ve o miktar cezalandırın onları. Fakat kendinizi tutarsanız bilin ki, güçlüklere göğüs germesini bilenler için, bu tutum daha iyi ve daha hayırlıdır.Nahl:126

Bezzar ve Taberânî'nin Hz. Ebû Hüreyre'den zayıf bir senedle rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte açıklandığına göre, "Hz. Peygamber, Hz. Hamza'nın cesedini burun ve kulakları kesik bir halde görünce - Eğer geride ka­lanlar üzülmeseydi seni kabre koymaz bu halinde bırakırdım da nihayet kı­yamet günü seni yiyen muhtelif hayvanların karınlarından haşredilirdin- demiş ve sonra kâfirlerin Hz. Hamza'ya yaptıkları muamelenin aynısını on­lardan yetmiş kişiye yapacağına dair yemin etmiş, fakat bu esnada  [Nahl:126 ] âyet-i kerimesi inmiş de bu sözünü yerine getirmekten vazgeçip yeminine keffaret vermiş."[ Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/539-542. ]










YETİM KIZLARA ADALETLİ DAVRANMAK NE DEMEK:


Yetim kızlar hakkında adâletle muâmele edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz, hoşunuza giden başka kadınlardan iki, üç ve dört kadın alın. Fakat bunların arasında adâleti gözetemeyeceğinizden korkarsınız o vakit bir zevceyle, yahut sahip olduğunuz cariyelerle iktifa edin. NİSA:3





Âişe şöyle demiştir:


— Ey kızkardeşimin oğlu! Bu yetîm kız, velîsinin velayet ve hi­mayesinde bulunur. Velîsi onun malı ve güzelliği hakkında rağbet his­seder de o yetîm kızın akranına vereceği mehrin en az mikdârı mukaabilinde onunla evlenmek ister (yânı mehrinden az vermek su­retiyle haksızlık eder). İşte (bu âyette) o çeşit velîler, velayetleri altın­daki yetîm kızları, haklarında adalet edinceye ve mehrlerini tekmilleyinceye kadar nikâh etmelerinden nehyolundular da bunlardan başka (kendilerine halâl olan) kadınlardan nikâh etmeleriyle emrolundular .Buhari,Nikah:1






UHUD SAVAŞINDA GERİ DÖNENLER İÇİN İNEN AYET:

 Peygamber (S) Uhud gazvesine çıktığı zaman (Medîne ile Uhud arasındaki Şevt bustânında) beraberinde yola çıkmış olanlardan birtakım insanlar geri döndüler. Peygamber'in sahâbîleri iki fırka oldular. Bir fırka: Biz bu geri dönen münafıklarla harb ederiz, diyor; diğer fırka da: Biz (onlar müslümân oldukları için) onlarla harb etmeyiz, diyordu. Bu görüş ayrılı­ğı üzerine şu âyet indi:Buhari,Megazi:17
 "Siz hâlâ niçin münafıklar hakkında -Allah onları kazandıkları (bunca günâhlar) yüzünden tepesi aşağı getirdiği hâlde- iki zümre oluyorsunuz? Allah 'in saptırdığını siz mi doğru yo­la getirmek istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiç­bir yol bulamazsın" (en-Nisâ: 88).



"Hakikat iki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenler (yok mu?) Onları irtikâb ettikleri bâzı şeyler yüzünden ancak şeytân kaydırmak istedi. Andolsun Allah (yine) onları affetti. Çünkü Allah, şübhesiz çok mağfiret edicidir, çok şefkatlidir" (âli imrân: 155)


Not:Bu ayet savaş esnasında bozgunda kaçanlar için inmiştir.Uhud günü meydana gelen bozgunluk, Peygamber'in öldürüldüğü haberi üze­rine umûmî bir panik hâlini almıştı. Medîne'ye kadar kaçanlar da olmuş ve ka­dınların ta'rîzine (ayıplamalarına) uğramışlardı. Çoğu Uhud Dağı'na kaçmıştı. Umer de bunların arasında bulunuyor ve: "Kim Muhammed Öldürüldü derse onu öldüreceğini" söyleyerek, bozgunluğu önlemeye çalışıyordu. İşte buradan itibaren başlıkta getirilen ayetler müslümanların Uhud’daki o bozgunluğuna işaret etmektedir.
Bu dağınıklık sırasında Peygamber öldü söylentisi çıkmış, yanında Saad bin Ebu Vakkas ve Talha kalmış.( harb günlerinin bâzı saatlerinde Peygamber(S)'in yanında Talha ile Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan başka kimse kalmamış­tır.Buhari,Megazi:18 )    Daha sonra yanına ilk dönen Ebu Bekir olmuştur.Osman en son dönenlerdendir.(Osmân'ın Uhud günü kaçması keyfiyetine ge­lince; ben şehâdet ederim ki, Allah (bütün müslümânlarla birlikte) ondan bu kusuru affetmiştir.Buhari,Megazi:19)Peygamberi alıp Uhud mağarasının olduğu yere götürdüler.Buhari,Megazi:17



TEYEMMÜM AYETLERİNİN NÜZUL SEBEBİ:

Sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken, yolcu olmanız hariç, gusül abdesti alıncaya kadar, namaza yaklaşmayın! Eğer hasta iseniz veya yolculukta iseniz veya sizden biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlara dokunmuş fakat su bulamamışsanız, o taktirde temiz toprağa teyemmüm edin, sonra onu yüzlerinize ve ellerinize mesh edin (sürün). Muhakkak ki Allah, günahları affeden, mağfiret edendir.NİSA:43






Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklerinizle berâber ellerinizi ve başınızın bir kısmını meshedip ayaklarınızı topuklarınızla berâber ve cünüpseniz iyice yıkanıp arının. Hastaysanız, yahut seferdeyseniz, yahut içinizden biri ayak yolundan geldiyse, yahut da kadınlara temas etmişseniz su bulamadığınız takdîrde temiz toprakla teyemmüm edin de toprakla yüzünüzü, ellerinizi meshedin...MAİDE:6



Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah(S)'ın yaptığı sefer­lerin birinde beraberinde yola çıktık. Ya Beydâ'ya, ya da Zâtu'l-Ceyş'e vardığımızda (yanımda ariyet olan) bir gerdanlığım koptu . Onun aranması için Rasûlullah bekledi. İnsanlar da O'nunla beraber bek­lediler. Hâlbuki bir su yanında değillerdi; beraberlerinde de su yok­tu. İnsanlar Ebû Bekr'e gelip:
— Âişe'nin yaptığını görüyor musun? Rasûlullah'ı da, O'nunla beraber insanları da (yollarından) alıkoydu. İnsanlar su başında de­ğiller, yanlarında su da yok! dediler.
Ebû Bekr yanıma geldi. Rasûlullah başını dizimin üzerine koyup uyumuştu. Ebû Bekr:
— Sen Rasûlullah'ı da, insanları da yolundan alıkoydun. Su ba­şında değiller, yanlarında da su yok! dedi.
Âişe dedi ki: Ebû Bekr beni azarladı ve Allah'ın, onun söyleme­sini istediği şeyleri söyledi, eli ile de böğrümü dürtmeye başladı. Beni kıpırdamaktan Rasûlullah'ın dizim üzerinde bulunmasından başka hiçbirşey men' etmiyordu. Rasûlullah sabah oluncaya kadar uyudu, hiç su yoktu. İşte bunun üzerine Allah, Teyemmüm (Mâide:6) âyeti­ni indirdi. İnsanlar teyemmüm ettiler. Useyd ibn Hudayr (R):
— Yâ Ebâ Bekr hanedanı! Bu sizin ilk bereketiniz değildir, de­di.
Âişe: (Sonra, gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kal­dırdık ve gerdanlığı altında bulduk, demiştir.Buhari,sahabelerin faziletleri:5







Âişe, kızkardeşi Esma'dan bir gerdanlığı emânet almış, o da kaybolmuştu. Rasûlullah sahâbîlerinden birtakım insanları onu aramaları için gönderdi. Bu arayıcılara namaz vakti ye­tişti de bunlar (su bulamayıp) abdestsiz olarak namaz kıldılar. Peygamber(S)'e geldiklerinde, su bulamayıp abdestsiz namaz kıldıkları­nı O'na arzettiler. Bunun üzerine Teyemmüm Âyeti (Nisâ: 43, Mâide: 6) indi. Bunun üzerine Useyd ibnu Hudayr, Âişe'ye:





— Allah seni hayırla karşılasın! Vallahi senin başına herhangi bir meşakkatli iş geldiyse, muhakkak Allah ondan bir çıkış yolu ihsan etmiş, müslümânlara da onda bir hayır ve bereket kılınmıştır! dedi .Buhari,Nikah:66












MİRAS AYETLERİNİN İNİŞ SEBEBİ VE MİRAS ORANLARI:


Allah, evlâdınız hakkında size şunu tavsiye eder: Erkeğin payı, iki kızın payı kadardır. Kızlar, ikiden fazlaysa terekenin üçte ikisi onlarındır, kız bir taneyse yarısı onun. Bir çocuğu varsa anayla babanın her birine, terekenin altıda biri kalır. Çocuğu yok da anasıyla babası mîrasçı olursa üçte biri ananındır. Kardeşleri varsa bıraktığı maldan, vasiyeti yerine getirildikten ve borcu ödendikten sonra kalanın altıda biri anaya aittir. Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi, size daha faydalıdır, bilemezsiniz. Bu, Allah'tan farzdır. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hikmet sahibidir.NİSA:11

Çocukları yoksa zevcelerinizin, kalan mallarının yarısı sizindir. Çocukları varsa, vasiyeti yerine getirilip borcu ödendikten sonra dörtte biri sizin. Çocuğunuz yoksa sizden kalanın dörtte biri zevcelerinizin, çocuğunuz varsa, kalan maldan, vasiyet ettiğiniz şey yerine getirilip borcunuz ödendikten sonra sekizde biri onların. Mîras, çocuğu ve babası olmayan bir erkeğe, yahut kadına aitse ve onun da erkek, yahut kız kardeşi varsa her birinin hakkı, altıda birdir. Bunlar birden fazlaysa, mîrasçının vasiyeti yerine getirilip borcu ödendikten sonra kalan malın üçte birine ortak olurlar ve kimsenin de zarar görmemesi gerekir. Allah tarafından size öğüttür ve Allah her şeyi bilir, ceza vermede acele etmez.NİSA:12


Fetva isterler senden, de ki; Allah size fetva vermede babası ve çocuğu olmayanın mîrasına ait: Evlâdı olmayan bir erkek ölür de onun bir tek kız kardeşi kalırsa bıraktığı malın yarısı onundur. Mîrasçı erkek kardeşse çocuğu ve babası olmayan kız kardeşinin bıraktığı bütün mal, onundur; kız kardeş ikiyse, yahut daha fazlaysa erkek kardeşin bıraktığı malın üçte ikisini alırlar. Mîrasçılar, aynı şartlar dahilinde erkek ve kız kardeşlerse erkeğe, kadına nispetle iki pay verilir. Allah, size doğru yoldan sapmamanız için bunları açıklamaktadır ve Allah, her şeyi bilir.NİSA:176




Câbir şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bana hasta ziyaretine geldi. Ben ise kendimi bilmiyecek kadar hasta idim. Rasûlullah abdest aldı ve abdest suyundan üzerime döktü. Ben kendime geldim ve: Yâ Rasûlallah! Mîrâsım kime kalacak? Benim mîrâsçılarım ancak Kelâle (yânı usûl ve furû'dan olmayan kimseler)'dir, dedim. Bunun üze­rine mîrâs paylan âyeti nazil oldu. Buhari, Temizlik : 47















PEYGAMBERİN HAKEMLİĞİNE İTİRAZ EDENLER:

Ensâr'dan bir kimse, Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta oldukları su yollarından ve su nevbetinden dolayı Rasûlullah'ın huzurunda Zubeyr ibnu'l-Avvâm hakkında şikâyet arzetti. (Bu yollardan geçen su evvelâ Zubeyr'in hurmalığına uğruyor, sonra da Ensârî'ninkini su­luyordu. Bir kerresinde Zubeyr suyu tarlasında tutup sulayacağı sı­rada) Ensârî, Zubeyr'e:
— Suyu bırak da bize gelsin, demişti.
Fakat Zubeyr kendi hurmalığım sulamadan bırakmak ve nevbetini komşusuna vermek istemedi. İki taraf Peygamber'in huzurunda muhakeme oldular. Rasûlullah, Zubeyr'e:
— "Yâ Zubeyr, tarlanı sula, sonra suyu komşuna doğru salı­ver!" buyurdu.
Ensârî öfkelendi de:
— Zubeyr halanın oğlu olduğu için mi? diye (onu kayırdığına) ta'rîz etti.
(Onun bu saygısızca sözünden dolayı) Rasûlulİah'ın yüzünün ren­gi değişti. Sonra Rasûlullah:
— "Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra suyu habset; hurma ağaç­larının köklerine erişinceye kadar bırakma!" buyurdu.
Bu muhakemeyi nakleden Zubeyr: Vallâhî ben şu âyetin bu hâ­dise hakkında indiğini sanıyorum, demiştir:

Buhari,Musakaat:7


"Öyle değil, Rabb'ına and olsun ki, onlar aralarında kimi oraya, kimi buraya çektikleri (kav­ga ettikleri) şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olma­dıkça îmân etmiş olmazlar" ( Nisa: 65)






HIRSIZLIĞI AÇIKLANINCA DİNDEN DÖNEN SAHABİ:

Nisa 105-115. ayetler Tu’me b. Ubeyrik hakkında iner. Hırsızlık yapmış ve suçu bir yahudiye atmıştır. ayet suçunu ifşa edince “Beni bırakıp Yahudi’yi savunan böyle bir din olmaz olsun” diyerek İslam’la bağını koparmış ve “mü’minlerin yolundan” ayrılarak Mekke’ye gidip müşriklere katılmıştır.





Nisa suresi, 105 – 109. ayetler:

105. Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma!

106. Allah'tan bağışlanmanı dile. Şüphesiz, Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.

107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez.

108. Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.

109. Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki, kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?


Ayetlerin Açıklaması:

Ebu Hayyan'ın nakline göre, "Kirmânî demiştir ki: 'Bu âyetlerin, Beni Zafer b. Haris'ten Tu'me b. Übeyrik hakkında inmiş olduğunda tefsircilerin ittifakı vardır.' Ancak İbnü Bahr demiştir ki:

'Münafıklar hakkında indi ve bu "size ne oldu ki münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız?" (Nisâ, 4/88) ilâhî sözüne bağlıdır". Übeyrik'in Beşir, Bişr, Mübeşşir adlarında üç oğlu bulunduğu ve bunlardan Beşir'in, başkalarına isnat ederek sahabe hakkında hicviyye söyleyen bir münafık olduğu rivayet edildiğine ve Tu'me denilen de bu Beşir olduğuna göre İbnü Bahr'in sözü de bu ittifaka aykırı değildir. Bunun için Razî, mutlak oluşu üzere der ki:

"Bu ayetlerin çoğu Tu'me b. Übeyrik hakkında inmiş olduğunda tefsirciler ittifak etmiştirler." Fakat olayın durumunda birkaç rivayet vardır:

Birisi: Tu'me zırhlı bir gömlek çalmış, istenince hırsızlığı bir Yahudiye atfetmiş.

İkincisi: Zırh kendisine emanet olarak bırakılmış, şahit de yokmuş, istenince inkâr etmiş.

Üçüncüsü: İstendiği zaman Yahudi'nin çaldığını iddia etmiş... Tefsircilerin çoğunluğunun tercih ettiklerine göre rivayetlerin özeti şudur: Ensar'ın yanında Zafer Oğulları'ndan Tu'me b. Übeyrik adında birisi, komşusu Katade b. Nu'man'dan bir gece bir un dağarcığı içinde bir zırh çalmış. Dağarcığın yırtığından un dökülerek götürmüş. Zeyd b. Semin adında bir Yahudi'nin yanına bırakmış. Tu'me aranmış, zırh bulunmamış; almadığına ve bilmediğine yemin etmiş, bırakmışlar. Un izini takip etmişler, Yahudi'nin evine varmışlar ve bulmuşlar. Yahudi bunu kendisine Tu'me'nin getirip bıraktığını söylemiş ve Yahudilerden şahitlik edenler de olmuş.

Zafer Oğulları Hz. Peygamber (sav)'e gitmişler. Tu'me'nin temiz olduğuna ve Yahudi'nin hırsızlığına şahitlik etmişler ve Tu'me'yi müdafaa edip Müslümanlık adına Yahudilerle mücadele etmesini rica etmişler, Resulullah da görünüşte Müslüman olan Tu'me'nin yeminine ve bunların şahitliklerine dayanarak öyle yapmak istemiş. Bunun üzerine Allah tarafından bu âyetler inmiş ve hain ile temizi doğrudan doğruya bildirerek Resulullah'ı irşad ve hata etmekten korumuştur.

Buna karşı Tu'me Hakk'a teslim olup tevbekar olacak yerde, Mekke'ye kaçmış ve dinden dönmüş. Önce Sülafe binti Sa'd (Sa'd kızı Sülafe) adında bir kadının yanına inmiş; Hz. Hassan'ın bir şiirinden dolayı kadın bunu kovmuş. Sonra Selim Oğulları'ndan Haccac b. Allat adında birinin yanına gitmiş, orada da bir hırsızlık yapmış kovulmuş. Daha sonra yine hırsızlık için bir evin duvarını delerken duvar yıkılmış, altında kalmış. Bir rivayette bununla da ölmemiş, Mekke'den çıkarılmış. Araplardan bir tüccar kafilesine karışmış, bunlardan da bir mal çalmış, kaçmış ve fakat tutmuşlar, feci bir şekilde öldürmüşler. Bundan dolayı da İslâm dininde dinden dönenlerin halini ve sonucunu gösteren "Her kim, hidayet kendisine belli olduktan sonra peygambere muhalefette bulunursa..." (Nisâ, 4/115) âyeti inmiştir. Şu halde iniş sebebine göre "hainin" (hainler)den maksat, bu Tu'me ve buna yardım edenler, genel olarak da bu gibi haksızlar ve ahlâksızlardır.



.....Ve kim kendisine hidayet beyan edildikten (açıkladıktan) sonra resûle muhalefet ederse ve mü'minlerin yolunun dışında bir yola tâbî olursa, onu döndüğü yola çeviririz ve onu cehenneme yaslarız. Ve o ne kötü varış yeri.NİSA :115







CARİYE İLE CİNSEL İLİŞKİ VAR:

İmam Ahmed b. Hanbel, Abdürrezzak kanalı ile Ebu Said el-Hud-rî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Evtas muharebesinde evli bazı kadınları esir almıştık. Kocaları olduğu için onlarla cinsel ilişkide bulunmaktan hoşlanmadık. Bunun hükmünü Peygamber (s.a.v.)'e sormamız üzerine şu ayet-i kerime na­zil oldu.:
"Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğu­nuz cariyeler müstesna." (en-Nisâ, 124.)
Bu ayet-i kerimenin nüzulü üzerine biz o esir kadınların ferclerini kendimize helal kıldık. Yani onlarla cinsel ilişkide bulunduk."



ANLAŞAMAYAN KARI KOCANIN ANLAŞMASI:

Eğer bir kadın, kocasının kötü muamelesinden veya kendisini terketmesinden korkarsa, iki taraf aralarında anlaşarak sorunlarını çözebilirler. Zira karşılıklı anlaşma, en iyi yoldur ve bencillik insan ruhunda her zaman mevcuttur. Fakat iyilik yapar, yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulursanız biliniz ki, Allah tüm yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.NİSA:128
Âişe dedi ki: Bir adamın nikâhında bir kadın olur, adam o ka­dınla (kadının yaşlılığından veya ahlâkının kötülüğünden dolayı) soh­beti çoğaltmak istemez, ondan ayrılmayı ister hâldedir. Kadın adama: Ben sana zevcelik hakları hususundaki hakkımı halâl ediyorum, be­ni boşamadan yatağımda beni terkedebilirsin, der. İşte bu âyet bu­nun hakkında inmiştir.. Buhari, Zulümler:11








ZİNA EDENLERİN (zinayı hafife alanlar) ZİNA EDENLERDEN (zinayı hafife alanlar) BAŞKASIYLA EVLENEMEYECEĞİ:
Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.Nur:3

Abdullah b. Ömer'den, İbnü Abbastan (r.anhüm) Mücahidden, Said b. Cübeyr'den ve yine Said b. Müseyeb'den gelen rivayetlere göre bu âyetin iniş sebebi şudur:
Cahiliye devrinde fahişeleri işleten kirahaneler (kerhaneler) kerhaneciler vardı. İslam geldiği vakit Medine de bunlardan Ümmü Mehzûl gibi meşhur karılarla, kapıları bayraklı, alametli dokuz kadar kerhane bulunuyordu. Bu karılar, bu kerhaneciler hep müşriklerden idi. İçlerinde servet edinmiş olanları vardı. İslam'da zina haram olduğundan bu fahişelerden bazıları, yeni Müslüman olmuş olan bazısına nikâh teklif temiş ve kabul ederlerse nafakalarını taahhüt etmek istemiş, onlarda fakirlikleri ve ihtiyaç içinde bulunduklarından dolayı Resülullah (asv)'dan izin istemişler, bunun üzerine bu ayet indirilmiş, o nikâhın mü'minlere haram olduğu anlatılmıştır.





Not: Tefsircilerin çoğunun açıklamasına göre, bu haram kılma, zina edenleri nikâhlamaktan müminleri sakındırıp korkutmak için mübalağa içindir. zinayı helal gören veya zinayı hafife alanlar müşrik hükmünde olduklarından, nikâhları nikâh olmaz, kesinlikle haramdır, müşrik nikâhı gibidir. Onun için âyette zina eden erkek ve kadın, müşrik erkek ve kadına denk tutulmuş,"Bu müminlere haram kılınmıştır" buyurulmuştur. âyet bu iki kısmın nikâhının haram oluşuna delildir. Ancak gerçekten tövbe etmiş olanlar başkadır.Helal sayma veya hafife alma gibi küfür delili olmayarak zinası tesbit olunmuş, önceden de başından hiç nikâh geçmemiş ise, iffet sahibi müminlerin bunları nikâhlamaları tahrimen mekruh, fakat nikâhları sahih olur.
"Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin." (Nur, 24/32)












Yorum Gönder

0 Yorumlar